Rusya’nın Suriye üzerindeki etkisi, ülkenin devrim sürecinin gidişatını değiştiren kilit bir unsur olmuştur. 2015 yılında gerçekleşen askeri müdahalesiyle Rusya, Esad rejiminin hayatta kalmasını sağlamış, çatışmanın seyrini değiştirmiş ve bölgedeki güç dengesini yeniden tanımlamıştır. Son dokuz yıldaki askeri desteği, hava saldırıları, kara kuvvetleri ve gelişmiş silahları içermiş, bu sayede Esad, devrimci gruplara karşı kaybettiği önemli bölgeleri geri kazanmıştır. Bu müdahale sadece Esad rejimini istikrara kavuşturmakla kalmamış, aynı zamanda Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu da artırmıştır.
Alma Araştırma Merkezi’nin raporunda vurgulandığı gibi, “Rus askeri personeli, İran yapımı dronları kullanarak… IŞİD güçlerine karşı operasyonlar gerçekleştirmiştir,” bu da Moskova’nın gelişmiş teknolojiler kullanarak Esad’ın pozisyonunu güçlendirdiğini ve İran, Hizbullah gibi bölgesel aktörlerle koordineli hareket ettiğini göstermektedir.
Rusya’nın Suriye’deki varlığı, ABD ve müttefiklerine karşı stratejik bir hamle olarak da değerlendirilebilir. Rusya, İran, Türkiye ve hatta İsrail ile dengeli ilişkiler kurarak bir güç komisyoncusu rolü üstlenmiştir. Carnegie Vakfı’nın belirttiği gibi, bu strateji Rusya’nın “gücünden fazla etki yaratma” hedefini yansıtmakta, Suriye’deki askeri başarılarını Orta Doğu siyasetini etkilemek için kullanmaktadır. Suriye’de test edilen taktikler ve silahlar, Ukrayna gibi diğer bölgelerde de uygulanmaktadır. Ayrıca Rusya’nın Suriye’de konuşlandırdığı S-400 hava savunma sistemleri, öncelikle Rusya’ya ait varlıkları koruma amaçlı olsa da bölgedeki kalıcı askeri varlığını da işaret etmektedir.
Rusya, askeri zaferler elde etmiş olsa da, bunları diplomatik ve ekonomik kazanımlara tam olarak dönüştürmekte zorlanmıştır. Örneğin, Rusya’nın 2018’de Avrupa Birliği’nin mali desteğiyle mültecilerin geri dönüşünü kolaylaştırma girişimi, önemli aktörlerin desteğini alamadığı için başarısız olmuştur. Ayrıca, Ukrayna’yı işgali nedeniyle Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımlar, Suriye’deki uzun vadeli varlığını sürdürme kapasitesini zorlamaktadır ve Orta Doğu’daki askeri yetenekleri gelecekte lojistik ve kaynak sıkıntıları nedeniyle sınırlanabilir.
Analistler, Rusya’nın önümüzdeki dönemde Suriye’de güçlü bir askeri varlığını sürdüreceğini öne sürmektedir, ancak bu rolü zamanla değişebilir. Ukrayna’daki savaş nedeniyle dikkatinin dağılması, kaynaklarının yeniden yönlendirilmesi gibi sebepler, Suriye’deki müdahalesini sınırlayabilir. Bununla birlikte, Putin’in böyle siyasi ve askeri yatırımları terk etme eğilimi düşük görülmektedir, özellikle diplomatik ilişkileri ve stratejik ittifakları sayesinde. Rusya ve İran arasındaki işbirliği, Suriye’de sürse de, İran’ın İsrail ile gerginlikleri tırmandırma çabaları, Moskova’nın desteklemediği bir sonuç olduğu için bu ilişkinin ileride bir gerilim kaynağı olabileceği düşünülmektedir.
Rusya’nın Suriye’deki rolü dönüştürücü olmuştur; Esad’ın iktidarını güvence altına almış ve Rusya’yı Orta Doğu’da kilit bir oyuncu haline getirmiştir. Ancak ekonomik sınırlamalar ve değişen ittifaklar, Rusya’nın gelecekteki Suriye ve bölge politikalarını nasıl şekillendireceğini etkileyecektir. İran ve İsrail gibi aktörlerle olan karmaşık ilişkilerini yönetebilme becerisi, Şam bölgesindeki etkisinin devamında kritik rol oynayacaktır.