
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Şam hükümeti arasındaki son anlaşma, Suriye’nin jeopolitik manzarasında önemli bir değişikliğe işaret ediyor. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve SDG Komutanı Mazlum Abdi tarafından imzalanan anlaşma, Kuzeydoğu Suriye’nin sivil ve askeri kurumlarını merkezi hükümete entegre etmeyi amaçlıyor. Ancak, uygulama aşamasında zorluklar şimdiden kendini göstermeye başladı ve Türkiye ile ABD, gelişmeleri yakından izliyor.
SDG’nin Baskı ve Kamu Tepkisi
Anlaşmanın imzalanmasının ardından SDG, Rakka, Deyrizor ve Haseke’de geniş çaplı bir tutuklama kampanyası başlattı. Yerel kaynaklardan gelen raporlar, birçok kişinin çeşitli suçlamalarla gözaltına alındığını ve keyfi tutuklamalar ile ev baskınlarının halk arasında öfkeye yol açtığını belirtiyor. İnsan hakları grupları, SDG tutuklularının %85’inin zorla kaybedilme riskiyle karşı karşıya olduğunu tahmin ediyor ve bu durum, grubun güvenlik önlemleri hakkındaki eleştirileri daha da artırıyor. Suriye İnsan Hakları Ağı, bu eylemleri kınayarak, SDG’nin kontrolündeki bölgelerde ifade özgürlüğüne yönelik daha geniş endişelere dikkat çekti.
Şam Hükümetinin Hesaplamaları
Bu arada Şam, anlaşma tam olarak uygulanana kadar kendi askeri personelini SDG kontrolündeki bölgelere seyahat etmekten men etti. Bu adım, entegrasyon süreci ilerledikçe olası çatışmalar veya uyumsuz hareketlerden duyulan endişeleri yansıtıyor.
Önemli bir çekişme noktası, IŞİD tutukluları ve Kuzeydoğu Suriye’deki tutuklama kamplarının kaderi. SDG, bu tesisler üzerinde kontrol sağlamayı sürdürmekte ve güvenlik operasyonlarını ABD öncülüğündeki koalisyonla koordineli şekilde yürütmektedir. Ancak Şam, bu alanlardan sorumluluğu üstlenmeye istekli olduğunu belirtti.
ABD ve Türkiye’nin Stratejik Çıkarları
Yıllardır SDG’yi destekleyen ABD, anlaşmaya yönelik görüşmelerin yapılmasında önemli bir rol oynamıştır. Washington, SDG ile Suriye hükümeti arasında iş birliğini teşvik etmeyi, bunu daha fazla istikrarsızlığı engelleme aracı olarak görmektedir. Ancak ABD’li yetkililer, özellikle IŞİD’in yeniden güçlenmesi konusunda güvenlik boşluklarından endişe duymaktadır.
Türkiye ise, anlaşmaya temkinli bir iyimserlikle yaklaşmaktadır. Ankara, uzun zamandır SDG’yi, terörist bir örgüt olarak kabul ettiği PKK’nın bir kolu olarak görmektedir. Türk yetkililer, SDG’nin Suriye ordusuna bireysel birlikler olarak entegrasyonunu savunmuş, SDG’nin bir güç olarak varlığını sona erdirmesi gerektiğini vurgulamıştır. Menbic’deki SDG pozisyonlarına yönelik Türkiye’nin hava saldırıları, diplomatik gelişmelere rağmen Ankara’nın askeri baskıyı sürdürdüğünü göstermektedir.
Bilinmeyen Bir Gelecek
Anlaşmanın uygulanmasını denetleyecek bir merkezi komite kurulmuşken, öncelikli hedefler arasında askeri yapılandırma ve ekonomik koordinasyon yer alıyor. Hükümet ile SDG arasında, Ramazan ayının sonlarına doğru yapılması beklenen bir tutuklu değişimi, anlaşmanın geçerliliği açısından erken bir test olabilir. Ancak bu anlaşmanın uzun vadeli istikrara yol açıp açmayacağı ya da daha fazla güç mücadelesine mi neden olacağı henüz netlik kazanmış değil.