
Güney Suriye yeni ve tehlikeli bir döneme giriyor. Aralık ayında Beşar Esed rejiminin çöküşünden bu yana, İsrail Kuneytra ve çevresinde fiilen güç dengelerini yeniden çizerek askeri operasyonlar, toprak ihlalleri, işgal ve sivillere yönelik sindirme kampanyasını agresif şekilde sürdürüyor.
Cumartesi öğleden sonra, sakinler Selam’daki geçici valilik binasında Ramazan Bayramı’nı kutlarken, İsrail topçusu bölgeyi hedef aldı. Esed’in çöküşünden bu yana kente yönelik ilk doğrudan saldırı olan bu hamlede can kaybı yaşanmadı; ancak zamanlama ve hedef açık bir mesaj niteliğindeydi: planlı bir gözdağı.
Yalnızca 10 Şubat’tan bu yana, analist Charles Lister’a göre, İsrail güney Suriye’de 89 kara ihlali, 29 hava ve topçu saldırısı, ülke genelinde ise 35 hava saldırısı düzenledi. Hamidiye’ta, İsrail güçleri bir zamanlar BM tampon bölgesi olan Suriye topraklarını ele geçirdi. Bugün kepçeler tarlaları yarıyor, bariyerler inşa ediyor, mülkleri ortadan ikiye bölüyor. Yerel halktan Eid el-Ali, askerlerin keçilerini bile duvarın yakınına götürmesini yasaklamasını çaresizlikle izliyor.
Stratejik ve İdeolojik
İsrail için bu durum taktiksel değil; stratejik ve ideolojik bir dönüşüm. Maariv’e konuşan kıdemli İsrailli subay Amit Yagur’un da ifade ettiği gibi, hedef savaş sonrası dönemde bölgeyi askeri üstünlük, ekonomik baskı ve jeopolitik yeniden yapılanma temelinde şekillendirmek. Yagur’un vizyonunda, Türkiye’yi “ikinci bir İran” olarak tanımlayıp ona karşı koymak, ABD-İsrail-Körfez ittifakı tarafından yürütülecek bir “Marshall Planı” ile Suriye ve Lübnan’daki yeniden inşayı kontrol etmek ve Hizbullah’ı yalnızca askeri değil, siyasi ve kültürel olarak da etkisizleştirmek yer alıyor.
Güney Suriye genelinde İsrail; kontrol noktaları kurdu, hareketliliği kısıtladı, kimlik kartlarını fotoğrafladı, acil durumlarda hastane erişimini engelledi ve hatta cenazelere katılabilecek kişi sayısına sınır getirdi. Ordu resmi olarak “sokağa çıkma yasağı” uygulamadığını belirtse de, halkın deneyimi bunu yalanlıyor.
“Bu bir işgal,” diyor bölgede görev yapmış eski yetkili Turki Mustafa. “Ve bu artık normalleştiriliyor.” Bu normalleştirme sembolik adımlarla da destekleniyor. Yaklaşan Hamursuz Bayramı’nda İsrail ordusu, yerleşimcilere işgal altındaki Suriye topraklarını gezmeleri için sınır çitlerinin bazı bölümlerini açmayı planlıyor. Ordunun koordinasyonuyla milliyetçi enstitüler tarafından organize edilen bu geziler “eğitici” olarak pazarlanıyor. Verilen mesaj net: Bir zamanlar Suriye olan topraklar artık İsrail’in ulusal dokusunun bir parçası.
Sessizlik Kültürü
İsmini vermek istemeyen yerel bir insan hakları aktivisti, zayıf medya ilgisi ve uluslararası sessizliği kasıtlı Batı politikalarına bağladı. “ABD’nin istediği bu,” dedi. “Hiç kimse İsrail’i hesap vermeye zorlamıyor.”
İsrail’in güney Suriye’deki faaliyetleri münferit değil. 7 Ekim 2023 saldırıları ve ardından gelen bölgesel savaş sonrasında benimsenen bilinçli bir politika değişikliğinin yansıması. The Wall Street Journal’ın aktardığına göre İsrail artık sadece savunmayla yetinmiyor. Gazzede, Lübnan’da ve şimdi Suriye’de sınır ötesi “tampon bölgeler” kuruyor.
Bugün güney Suriye, İsrail askeri noktaları, gözetleme kuleleri ve devriyeleriyle dolu. Halk, sürekli gözetim altında yaşıyor; temel hareket özgürlüklerinden mahrum bırakılıyor ve güvenlik adı altında aşağılanmaya maruz kalıyor.