Halep’in kuzeyindeki yanmış yıkıntılar arasında küçük bir kız çocuğu, çocukluk evinden geriye kalanlar arasında dikkatle ilerliyor. Çökmüş bir merdiven boşluğu, bir oturma odasının kalıntıları, karışmış fayanslar. Bir zamanlar bakkal olan babası ise şimdi, kendi aileleri gibi ihtiyaç sahibi insanlara gıda paketleri dağıtan yerel yardım gruplarından birinde gönüllü olarak çalışıyor. Bu tür sahneler, 14 yıllık savaş, yıkıcı bir deprem ve ekonomik çöküşün milyonları hayatta kalma mücadelesine sürüklediği Suriye’nin dört bir yanında yaşanıyor.
Suriye yeniden inşa edilirken, şeffaflık, denetim ve yardımın siyasallaşmasıyla ilgili sorular önem kazanıyor. Ülkeye yakında milyarlarca dolarlık uluslararası yardım akabilir; ancak dağıtımı izlemek için sağlam mekanizmalar olmazsa, Esed rejimi altında suistimallere neden olan hataların tekrarlanmasından endişe ediliyor.
Zorlanan Bir Sistem
“Eski rejim döneminde uygulanan yaptırımlar, artık ülkenin karşı karşıya olduğu en büyük zorluk olarak görülüyor,” dedi Deyrizor İl Meclisi Genel Sekreteri Dr. Hamza el-Muhaimid, Levant 24’e verdiği röportajda. “Devlet kurumları, yabancı parlamentolara hesap verme bahanesiyle yerel grupların halkımıza sağlanan yardımı tam olarak denetlemesine izin vermiyor.”
Dr. Muhaimid, merkezi kontrolü sürdürmenin gerekçesi olarak sıkça gösterilen yabancı denetimin aksine, yerel Suriyeli kuruluşların yetkinliğini kanıtladığını belirtiyor. Pandeminin ilk günlerinden 2023 depreminin ardından yürütülen müdahalelere kadar bu kuruluşlar büyük baskı altında faaliyet gösterdi. “Yerel kuruluşlarımız büyük krizlerin üstesinden başarıyla geldi,” diyor. “Profesyonelliklerini ve ayrımcılığı reddeden insani bağlılıklarını gösterdiler.”
Geçmişten Dersler
Bu profesyonellik, Suriye’de geçmişteki yardım suistimalleriyle keskin bir tezat oluşturuyor. Esed rejimi döneminde insani yardımlar sık sık siyasi kontrolü pekiştirmek amacıyla saptırıldı ya da manipüle edildi. İddialara göre, tüm topluluklar siyasi sadakatlerine göre yardımdan mahrum bırakılırken, yardımlar rejim yanlısı askeri bölgelere yönlendirildi.
“Öncelikle [yardım], savaşı ekonomik olarak desteklemek için saptırıldı,” dedi Kuzey Suriye’de görev yapan ön saflardaki yardım çalışanı Kasım Abdulrezzak, Levant 24’e verdiği röportajda. “Denetim eksikliği, yardımın satılmasına, bundan kar edilmesine ve ihtiyaç sahiplerinin yoksun bırakılmasına yol açtı.”

Bu, hem bağışçıları hem de alıcıları rahatsız eden bir suistimal örüntüsü. Abdulrezzak, böyle bir istismarın tekrarlanmasının önüne geçmenin yolunun yerel topluluklara yardım yönetiminde rol verilmesinden geçtiğini savunuyor. “Etkilenen toplulukları dağıtıma dahil edin,” diye çağrıda bulundu. “Bu, bağışçılarla halk arasında güveni artırır.”
Daha Fazla Hesap Verebilirliğe Doğru
Bu endişeleri ele almak amacıyla, Suriye’deki İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (HAC), hem uluslararası hem de yerel STK’lara yönelik güncellenmiş operasyonel el kitaplarını yayımladı. Bu kılavuzlar, lisans gerekliliklerini, raporlama yükümlülüklerini ve proje denetim protokollerini ayrıntılı şekilde açıklıyor.
Süreç oldukça titiz: tüm yardım projeleri merkezi bir “İhtiyaç Bankası” üzerinden kaydedilmeli, HAC’dan onay almalı ve uluslararası bağışçıların yer aldığı durumlarda, belirlenmiş bir “ulusal ortak” ile koordinasyon zorunlu hale geliyor. Uyuşmazlıklar veya uygulama başarısızlıkları açıkça tanımlanmış kanallar üzerinden ele alınıyor; her proje için bir irtibat noktası atanıyor.
“Hem şeffaflığı hem de operasyonel verimliliği destekleyen bir düzenleyici çerçeve sunuyor bu yönergeler,” ifadelerine yer verildi HAC açıklamasında. El kitaplarının zaman içinde güncellenmesi ve Suriye’nin değişen siyasi ve insani koşullarına göre revize edilmesi planlanıyor.
Yine de eleştirmenler, bu süreçlerin kağıt üzerinde umut verici görünse de, özellikle bağışçı yorgunluğunun arttığı bir dönemde, gücün yeniden Şam merkezli hale getirilmesini önlemek için bağımsız şekilde denetlenmesi gerektiği konusunda uyarıyor.
Koordinasyon Zorluğu
Suriye Geçici Hükümeti Sosyal İşler ve Çalışma Bakan Yardımcısı İbrahim İbrahim, Levant 24’e verdiği demeçte, şu ana kadar 450’den fazla kuruluşun kayıt altına alındığını ve yeni bir dijital nüfus platformu üzerinden lisanslama süreçlerinin sadeleştirildiğini söyledi.
“Kuruluşların ve derneklerin etkin ve bağımsız şekilde faaliyet yürütme özgürlüğünü vurguluyoruz,” diyen İbrahim, aynı zamanda yasal çerçeveleri güçlendirmek ve uluslararası aktörlerle iş birliğini geliştirmek için çalıştıklarını, böylece “şeffaflık önlemlerinin” etkili şekilde uygulanmasının sağlanacağını belirtti.

Bu çabanın bir parçası olarak, yardım kuruluşları için lisanslamayı kolaylaştırmayı ve düzenleyici kurumlarla iletişimi geliştirmeyi amaçlayan bir girişim olan Tasharuk platformu devreye alındı. Ancak İbrahim, veri ve koordinasyon eksikliklerinin hâlâ mevcut olduğunu kabul ediyor.
İnsani yardım camiası tarafından hazırlanan Ortak İhtiyaç Değerlendirmesi (JNA) de bunu doğruluyor. Barınma, gıda ve elektrik gibi kritik sektörlere genel bir bakış sunsa da değerlendirme, ciddi bilgi boşluklarının altını çiziyor. Etkili bir insani yardım programı, özellikle Esed rejiminin düşüşünün ardından demografik değişimler hız kazanırken, daha ayrıntılı ve gerçek zamanlı verilere ihtiyaç duyacak.
Belirsiz Bir Yeniden İnşa Yolu
Şu an için çoğu bağışçı fonu, uzun vadeli yeniden inşadan ziyade gıda, sağlık hizmeti ve sanitasyon gibi acil ihtiyaçlara ayrılmış durumda. Dr. Muhaimid’e göre, “Yeniden inşa için yaptırımların kaldırılması gerekiyor ki Merkez Bankası fon alabilsin. Bu fonlar insani yardım kuruluşlarına değil, yeniden inşadan sorumlu bakanlıklara aktarılacak.”
Bu ayrım oldukça önemli. İnsani yardım ile yeniden inşa fonlarının açık şekilde ayrılmaması, yardımların kötüye kullanılması veya bürokratik engeller nedeniyle gecikmesi riskini doğurabilir.
BM’nin Suriye İnsani Yardım Koordinatörü görevinden ayrılan David Carden, bu anın aciliyetine dikkat çekti. BM New York Merkezinde gazetecilere yaptığı açıklamada, “Suriye’ye yatırım yapmanın zamanı şimdi,” dedi. “Ülke, geçişin kritik bir aşamasında. İnsani yardımlar, Suriyelilerin değişen ihtiyaçları ve beklentileriyle birlikte ilerlemeli.”

Ancak bağışçıların taahhütleri azalmaya başladı. Birleşmiş Milletler, Haziran 2025’e kadar yürütülecek operasyonlar için şu anda 2 milyar dolar arayışında, ancak bu hedefin henüz yüzde 9’undan azı karşılandı. “Finansman eksikliği son derece endişe verici,” uyarısında bulundu Carden.
Carden, bu yılın başlarında İdlib’i ziyaretinde, bazı bölgelerdeki yıkımın 2023 depreminin ardından görülen yıkımla yarıştığını belirtti. Esed rejiminin çöküşünden bu yana bir milyondan fazla kişi evine dönmüş olsa da, milyonlarca kişi hâlâ hizmetlere sınırlı erişimin olduğu kamplarda yerinden edilmiş şekilde yaşıyor.
Enkazın Arasında Umut
Tüm bu engellere rağmen Suriyeliler, geleceğini savaşla değil, direnişle tanımlamak istiyor. İdlib gibi bölgelerde yerel STK’lar mayın temizliği yapıyor, okulları ve evleri onarıyor, insanların geçim kaynaklarını yeniden kurmalarına yardımcı oluyor.
Abdulrezzak, yardımın doğru şekilde yönetildiğinde yalnızca geçici bir çözüm olmayabileceğine inanıyor. “Sivil toplumla artan koordinasyon, ihtiyaçların daha iyi anlaşılmasına katkı sağlar,” diyor. “Bu da daha etkili yardım dağıtımına yol açar.”
Bu geçiş dönemi gerçek bir dönüm noktasına dönüşecek mi, büyük ölçüde küresel toplumun ve Suriyeli yetkililerin nasıl tepki vereceğine bağlı. Sistemler inşa ediliyor, ancak bu sistemlerin gücü uygulama ve hesap verebilirlikte yatıyor. Uzun süredir şiddet ve güvensizlikle parçalanmış bir ülke olan Suriye için bu süreç, büyük açıklamalarla değil; tuğla tuğla, politika politika yürütülen sessiz ve dikkatli bir yeniden inşa ile başlayacak.