İsrail’in Lübnan’a yönelik artan saldırılarından kaçan binlerce insanın gelmesiyle, Esad rejimi bu insani krizi uluslararası destek ve yaptırım hafifletmesi talep etmek için kullanıyor. Rejimin siyasi muhalifleri, Esad’ın, Suriye ekonomisi harap olmuş haldeyken Lübnan’dan gelen göçmenler ve Suriyeli mültecileri finansal kazanç ve meşruiyet elde etmek amacıyla kullandığını savunuyor.
Esad rejimi, bu durumu koordineli bir insani yardım çabası olarak sunuyor. Rejimin Yerel Yönetim Bakanı ve Yüksek Yardım Komitesi Başkanı Loay Harita, yakın zamanda BM’nin Suriye Kalkınma Koordinatörü Adam Abdel Mavla ile insani yardım girişimlerini görüşmek üzere bir araya geldi. Bu görüşmeler arasında mülteci barınaklarının kurulması ve kendine yeterlilik hedefleyen “erken toparlanma” projeleri yer alıyordu.
Rejime yakın Al-Vatan gazetesi, Harita’nın, Lübnan’dan gelenler için yardım sağlamak adına BM kuruluşları ile “koordinasyon sağlamaya” yönelik Esad’ın çabalarını vurguladığını bildirdi. Rejime göre, beş bölgede 17 barınak açılmış durumda ve burada ağırlıklı olarak Lübnanlı ailelerden oluşan 4.800’den fazla kişi barınıyor. Esad rejimi, bu eylemlerinin uluslararası yardım ararken insani bağlılığını gösterdiğini iddia ediyor.
Ancak Jsoor for Studies gibi analistler, rejimin bu tepkisini Suriye’nin mevcut ekonomik çöküşünden dikkatleri başka yöne çekme girişimi olarak görüyor. Yıllardır süren savaş ve iç yolsuzluklar, nüfusun %90’ını yoksulluk sınırının altına itmiş durumda. Devrimle bağlantıları olan muhalif bir grup olan Suriye Müzakere Komisyonu (SNC) Başkanı Badr Camus, bu ekonomik krizin büyük ölçüde “Esad’ın savaş çabalarını finanse etmek için kaynakların tüketilmesinden” kaynaklandığını belirtiyor.
Suriye’nin 14 yıllık çatışması süresince, rejim fonları çoğunlukla askeri kampanyaları desteklemek için kullanıldı, sivil ihtiyaçlara ise çok az kaynak ayrıldı. Camus, “Suriye’de yoksulluk endemik hale geldi, milyonlar günlük ihtiyaçlarını karşılayamıyor” dedi. Rejimin sömürücü ekonomik politikaları, kaynakları devlet yanlılarına ve kara para faaliyetlerine yönlendirerek eğitim, sağlık ve altyapı gibi temel hizmetleri yıkıma uğrattı.
Esad rejimi, bölgesel istikrarsızlık ortasında kendisini bir insani yardım sağlayıcı olarak konumlandırarak uluslararası destek çağrısında bulundu. Çatışmalar başladıktan sonra Lübnan’dan Suriye’ye yaklaşık 425.000 kişinin geçtiği bildirildiğinden, Şam bu krizi yönetmek için ek kaynaklara ihtiyaç duyduğunu iddia ediyor. Ancak eleştirmenler, rejimin mülteci akışını yabancı hükümetleri yaptırımları kaldırmaya zorlamak için kullandığını ileri sürüyor.
Bu arada BM ve yerel ajanslar, yardımların kötüye kullanılma riskinin farkında olarak temkinli yaklaşıyor. BM’den Abdel Mavla, Suriye’de “erken toparlanma planlarının” önemini vurgularken, bu kaynakların gerçekten ihtiyaç duyanlara ulaşıp ulaşmayacağı konusundaki endişeler devam ediyor.
Camus ve diğer eleştirmenler, Suriye’nin ekonomik çöküşünün devlet tarafından yönetilen yolsuzluk ve kamu refahına kasıtlı ihmal modeline dayandığını savunuyor. Suriye lirasının değer kaybetmesi enflasyonu daha da artırarak temel mal ve hizmetleri Esad’ın kontrolündeki bölgelerde çoğu kişi için ulaşılmaz hale getirdi. Yoksulluğun Ortadan Kaldırılması Uluslararası Günü’nde yaptığı bir açıklamada, Camus, sistematik yolsuzluğun Suriyelileri yoksullaştırdığını ve devlet kaynaklarının siviller pahasına Esad yanlılarına yönlendirildiğini belirtti.
Suriyeliler, özellikle gençler, kitlesel işsizlikle karşı karşıya kalırken, küçük işletmeler ve fabrikalar yok edildi. “Eğitim, sağlık ve işgücü sektörlerinin yıkımı, Suriye’nin toparlanması için çok az umut bıraktı” diyen Camus, yıllardır sağlanan uluslararası yardımlara rağmen, rejimin milyonları çaldığını ve sürdürülebilir kalkınmaya çok az kaynak ayırdığını ekledi.
SNC, Suriye’nin iyileşmesi için siyasi bir çözümün ve uluslararası desteğin şart olduğunu savunuyor. Camus, “gerçek kalkınma ve yoksulluğun azaltılması, barış, güvenlik ve insan haklarına saygı gerektirir” diyerek reform ihtiyacının altını çizdi.
Suriyeliler ve Lübnanlı mülteciler Suriye’de barınak ararken, uluslararası toplum kritik bir kararla karşı karşıya: Yardım hırsızlığı konusunda geçmişi olan bir rejimi desteklemeye devam etmek mi, yoksa acil ihtiyacı olan sivil halka ulaşmanın yeniyollarını bulmak mı?