Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye’deki askeri varlığını azaltma konusunu değerlendirmesiyle birlikte, Türk ve ABD yetkilileri, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve yeni bir Türk kara harekatı ihtimali üzerine görüş alışverişinde bulunarak bölgedeki istikrara yönelik olası sonuçları tartışıyor. Son ABD başkanlık seçimleriyle Amerikan askerlerinin çekilmesi ihtimali yeniden gündeme gelirken, Türkiye’nin güney sınırında bir “güvenlik koridoru” kurma hedefi ve iki NATO müttefiki arasındaki diplomatik temaslar ön plana çıktı.
ABD, kuzeydoğu Suriye’de SDG’ye IŞİD’e karşı destek sağlamak amacıyla yaklaşık 900 asker bulunduruyor, ancak Türk yetkililer, SDG’nin PKK ile olan bağlantıları nedeniyle bu desteği uzun süredir eleştiriyor. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı John Bass’ın Eylül ayında yaptığı üst düzey ziyarette Türkiye’nin ABD’den talep ettiği en önemli konular arasında, ABD’nin SDG ile iş birliğine son vermesi ve askeri çekilme sürecinin netleştirilmesi yer aldı.
Türk diplomatik kaynaklara göre, ABD 11 Kasım Pazartesi günü, kısa vadede Suriye’den ayrılmayacağı yönündeki önceki beyanlarına rağmen, Türkiye ile askeri çekilme konusunda iş birliğine açık olduğunu belirtti; ancak henüz net bir takvim verilmiş değil. Bazı değerlendirmeler, ABD kuvvetlerinin 2025-2026 arasında Suriye’den ayrılabileceğini öngörüyor, ancak her iki taraf da olası bir çekilme sürecinin yakın koordinasyon gerektirdiği konusunda hemfikir. Bu diplomatik hesaplar, Suriye’den tamamen çekilme düşüncesi Ankara’da hem umut hem de endişe uyandıran Donald Trump’ın zaferiyle daha da karmaşık bir hal aldı.
Trump’ın ilk döneminde ABD askerlerini Suriye’den çekme sözü kısmen askeri ve diplomatik danışmanların baskısıyla geri çevrilmişti. Trump’ın müttefiki Robert Kennedy Jr. ikinci bir Trump yönetiminin bu gündemi takip edebileceğini belirterek bölgedeki güvenlik dinamiklerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurguladı. Türkiye, ABD’den SDG ve SDG kontrolündeki bölgelerde tutulan IŞİD bağlantılı yaklaşık 50.000 kişinin akıbeti hakkında taahhütler almak için bu durumu bir fırsat olarak görüyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump’ın zaferinin ardından, Türkiye’nin Suriye sınırında bir “güvenlik koridoru” oluşturma planlarını yineleyerek, gerekirse ABD’den bağımsız olarak hareket etmeye hazır olduklarını belirtti. Türkiye, 2016’dan bu yana gerçekleştirdiği üç askeri harekatla Afrin, Tel Abyad ve Resulayn gibi bölgelerde Türk destekli Suriyeli grupların kontrolünü sağladı. Erdoğan, 10 Kasım Pazar günü, Türkiye’nin güney sınırındaki “terör kuşatmasını engelleme” çabalarının devam edeceğini taahhüt ederek Trump ile planlanan diplomatik görüşmelerde bu konuyu gündeme getireceğini ifade etti.
Rus yetkililerden, özellikle Kremlin’in Suriye özel temsilcisi Alexander Lavrentiev, Suriye’de herhangi bir yeni Türk harekatının bölgeyi daha da istikrarsızlaştırabileceği uyarısında bulundu. Lavrentiev, askeri bir müdahalenin gerilimi artıracağını ve Lübnan ve Gazze’deki krizlerin Orta Doğu üzerindeki etkileriyle birlikte durumu daha da karmaşık hale getireceğini vurguladı. Esad rejimine destek sağlayan Rusya, Suriye’de nüfuz mücadelesi nedeniyle Türkiye ile sık sık karşı karşıya geliyor.
ABD için durum karmaşık bir denge gerektiriyor. ABD’nin Suriye’den ani bir şekilde çekilmesi, İran ve Esad rejimi karşısında baskıyı azaltabilecekken, uzun süreli bir varlık da Ankara ile ilişkileri zorlayabilir. ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Suriye’den çekilmenin “ciddi bir hata” olacağını belirterek bu durumun Esad ve İran’ı güçlendireceğini ve Türkiye de dahil olmak üzere ABD müttefikleri ile ortaklarını olumsuz etkileyebileceğini ifade etti. Jeffrey, Trump ile Türkiye’nin yeniden iş birliği konusunda iyimser olduğunu belirterek ilişkiyi “işlevsel ama pragmatik” olarak nitelendirdi.
Devam eden müzakerelerde, Türkiye ve ABD Suriye’nin geleceği konusundaki rollerine dair önemli tercihlerle karşı karşıya bulunuyor. Türkiye’nin güney sınırında 30 ila 40 kilometre derinliğinde bir güvenlik koridoru talebi, SDG’yi etkisiz hale getirme konusundaki kararlılığını yansıtırken, ABD ‘de Suriye’de kalmanın ya da ayrılmanın uzun vadeli stratejik etkilerini değerlendiriyor. Gözlemciler, bu görüşmelerin sonucunun Suriye’de ve Orta Doğu’nun daha geniş bir bölümünde yıllar boyunca güç dengesini şekillendirebileceğini belirtiyor.