
Suriye Sivil Savunması, bilinen adıyla Beyaz Miğferler tarafından yayımlanan bir rapor, Kuzey Suriye’de okullara yönelik kasıtlı saldırılarda önemli bir artış olduğunu ortaya koyuyor. Bu bulgular, eğitim tesislerini hedef alan yıkımın bölgedeki zaten ağır olan insani krizi daha da derinleştirdiğini gözler önüne seriyor.
Kasım 2024’te yayımlanan raporda, Eylül 2023 ile Eylül 2024 arasında okullara yönelik saldırılarda önceki yıllara kıyasla %200 artış olduğu belgelendi. Bu endişe verici tırmanış, yıllardır süren çatışmaların yıprattığı bu bölgede uluslararası insancıl hukuka yönelik süregelen kayıtsızlığı gözler önüne seriyor.
Rapora göre, Suriye’deki çatışmaların başlangıcından bu yana kuzeybatı Suriye’de 1.054’ten fazla okul hasar gördü veya tamamen yok edildi. Sadece Ekim 2023 ile Eylül 2024 arasında 43 okul saldırısı kaydedilirken, bu sayı 2022-2023 arasında aynı dönemde yalnızca 8 idi. Bu saldırılar yüzlerce okulun faaliyet dışı kalmasına neden oldu ve zaten çökmüş olan eğitim sistemini daha da zorlaştırdı hatta imkansız hale getirdi.
En yoğun saldırılara maruz kalan bölgeler arasında İdlib, Sarmada, Eriha ve Afes yerleşim yerleri bulunuyor. Bu bölgeler, aynı zamanda iç göçmenlere (IDP) barınak sağlayan alanlar olarak da dikkat çekiyor. Saldırıların, çoğunlukla göçmen ailelerin barındığı bölgelerde gerçekleşmesi, toplumsal destek ağlarını en fazla bozacak şekilde planlandığını gösteriyor.
Okulların yıkımı, Suriye genelinde 2,45 milyondan fazla çocuğu eğitim fırsatlarından mahrum bırakmış durumda. İdlib’deki çocukların %69’u, Halep’te ise %38’i okula gidemiyor. Raporda, çocuklar üzerinde uzun süreli psikolojik ve duygusal etkiler olduğu vurgulanıyor. Pek çok çocuk, travma sonrası stres bozukluğu (PTSB), kaygı ve depresyon gibi sorunlarla mücadele ediyor.
Rapor şu ifadeye yer veriyor: “Bu saldırıların hemen ardından çocukların ruh sağlığı genellikle göz ardı ediliyor. Şiddete ve okullarının yıkımına uzun süreli maruz kalma, çocuklarda yaygın bir korku ve güvensizlik duygusu yaratmıştır.”
Eğitim için daha uzun mesafeler kat etmek zorunda kalan çocuklar, bu süreçte artan bir tehlike ile karşı karşıya kalıyor. Faaliyetlerini sürdürebilen okullar ise genellikle aşırı kalabalık ve etkili öğrenim şekli için hiç uygun değil. Bu durum eğitim eşitsizliklerini ve okuryazarlık oranlarındaki düşüşü daha da artırıyor.
Uluslararası insancıl hukukta okullar sivil alanlar olarak korunmaktadır ve kasten hedef alınmaları hukuki normların ihlali anlamına gelmektedir. Raporda, kuzey Suriye’deki eğitim altyapısının sistematik olarak yok edilmesinin bir savaş suçu teşkil ettiği belirtiliyor.
“Bu saldırılar, uluslararası hukuka yönelik açık bir saygısızlık olarak kendini gösteriyor” ifadelerine yer veren Beyaz Baretliler, bu saldırıların sadece altyapıyı yok etmekle kalmayıp çocukların geleceklerini bozduğunu ve temel eğitim haklarından mahrum bıraktığını vurguluyor.
Beyaz Baretliler, uluslararası toplumu çocukları korumak ve failleri sorumlu tutmak için derhal harekete geçmeye çağırıyor. Raporda, yasal çerçevelerin güçlendirilmesi, adaletin sağlanması ve çatışmalar sırasında eğitim kurumlarının korunmasına yönelik tedbirlerin alınması gerektiği belirtiliyor.
Beyaz Baretliler, ayrıca Suriye’nin 2015’te başlatılan ve çatışma sırasında eğitimi ve öğrenimi korumayı amaçlayan ve uluslararası geçerliliği olan Güvenli Okullar Bildirisi’ni benimsemesini öneriyor. Bildiriyi şimdiye kadar 120 ülke onaylamış olmasına rağmen, Suriye hâlâ imzacılar arasında yer almıyor.Tabiki humanist bir pencereden bakarsak, küçücük çocukların eğitim ve ögrenim gördüğü okulların, ağır silahlarla saldırıya uğramaması için bir kanuna gerek varmı.
Raporda, okulları hedef alan yıkımın, Kuzey Suriye’nin toplumsal dokusunu zayıflatmayı amaçlayan daha geniş bir kampanyanın parçası olduğu konusunda uyarıda bulunuluyor. Hava saldırıları, topçu atışları ve ailelerin yerinden edilmesiyle birleşen bu kaos, bölgedeki insani krizi derinleştiriyor ve çocukların gelecekteki umutlarını yok ediyor.
“Bir an önce hesap verilebilirlik sağlanması gerekiyor” diyen rapor, “Suriye’nin çocuklarını korumak ve onların eğitime erişimini sağlamak sadece hukuki bir yükümlülük değil, aynı zamanda ahlaki bir zorunluluktur” ifadeleriyle sona eriyor.
Ortadoğu’nun diğer bölgelerindeki krizlere artan uluslararası dikkatle birlikte, Beyaz Baretliler’in raporu, Suriye’deki uzun süredir devam eden acılara ve ülkenin en savunmasız kesimlerini hedef alan saldırıların kalıcı sonuçlarına dair çarpıcı bir hatırlatma niteliği taşıyor.