
Rusya ve Esad rejimi, yerleşim alanlarına saldırmaya devam ederek binlerce kişiyi yerinden ederken, çatışmaların izlerini taşıyan İdlib’deki sakinlerin yarısından fazlası yerinden edilmiş kişilerden (IDP) oluşuyor. Esad rejimi, müttefikleri, Rusya ve İran tarafından evlerinden sürülen bu aileler, İdlib’de yaşayan 2.9 milyon kişinin yaklaşık 1.9 milyonunu oluşturuyor. Bu yerinden edilmiş aileler, evlerine dönmeyi arzulamalarına rağmen, devam eden çatışmalar ve topraklarının işgali nedeniyle bunu başaramıyor. 2022 tarihli bir ankete göre, İdlib nüfusunun %65’i IDP’lerden oluşuyor; bu oran son iki yıl boyunca neredeyse günlük saldırılarla birlikte hızla artmıştır.
Rus hava gücü ve Hezbullah gibi İran destekli milislerden destek alan Şam, İdlib gibi kurtarılmış bölgelerde sivil nüfusu sistematik olarak hedef alıyor. Bu eylemler, geniş çaplı yerinden edilmelere yol açmış ve birçok kişi Suriye Kurtuluş Hükümeti’nin (SKH) yönetimindeki geçici kamplarda, yaşamaya mahkum kalmıştır. Yerinden edilmiş Suriyeliler, aşırı kalabalık koşullarda temiz su, gıda ve sağlık hizmetleri gibi temel kaynaklara erişimdeki sınırlamalarla karşı karşıya kalmakta ve Rusya ile rejim saldırılarından sürekli bir tehdit görmekteler. Dün, Sarmada’daki Vadi Abbas Kampı, çoklu mühimmatlarla bombalandı ve bu saldırıda bir çocuk da dahil olmak üzere birkaç IDP hayatını kaybetti.
Türkiye, yeni mültecilere sınırlarını etkin bir şekilde kapatmış ve Suriyeli mültecileri aktif olarak sınır dışı etmeye başlamıştır; bu durum bölgedeki nüfus krizini daha da kötüleştirmiştir. Türkiye’nin kontrolündeki bölgelerde ve İdlib’de artan sınır dışı edilmiş mülteci sayısı, zaten ağır olan insani koşulları önemli ölçüde kötüleştirmiştir ve kamplardaki kalabalıklığı artırarak altyapıyı zorlamaktadır. Krizi derinleştiren bir diğer faktör ise, güney Lübnan’daki devam eden İsrail saldırılarıdır; bu durum, daha fazla göçün Suriye ve İdlib’e yönelmesine neden olmuştur. Hem Lübnanlılar hem de Lübnan’da yaşayan Suriyeli mülteciler, şiddetten kaçarak Suriye’nin kurtarılmış kuzey bölgelerine sığınmaya çalışmaktadır. Birçoğu, artan yerinden edilmiş bireyler nüfusunu dahada artırarak İdlib bölgesine yerleşmiştir. Bu akın, insani yardım kuruluşlarının yerinden edilmiş kişilere temel hizmetler sağlamakta zorlanmasına neden olmakta ve zaten değişken olan durumu daha da gergin hale getirmektedir.
İdlib ve çevresinden milyonlarca Suriyelinin yerinden edilmesi, savaşın bir yan ürünü olmanın ötesinde, Esad rejiminin yerli nüfusu yerinden etme ve stratejik toprakları kontrol altında tutma amacıyla sürdürdüğü kasıtlı bir stratejinin parçasıdır. İnsan hakları kuruluşlarından gelen raporlar, Esad’ın Rusya ve İran desteğiyle, yerleşim alanlarını bombalayarak, altyapıyı tahrip ederek ve çoklu mühimmat kullanarak bu bölgelerden kitlesel göçün gerçekleşmesine neden olduğunu detaylandırmaktadır.
Evlerine dönüş perspektifine gelindiğinde, birçok kişi evlerinin rejim güçleri tarafından ya yok edildiğini ya da gaspedildiğini bilmektedir. Bazı mülkler, rejim yanlısı milisler tarafından işgal edilmiştir; bu da IDP’lerin topraklarını geri alma şansını ortadan kaldırmaktadır. Bu durum, milyonların evlerine dönüşünü etkili bir şekilde engelleyerek yerinden edilme ve acı çekme döngüsünü sürdürmektedir. Esad rejiminin kontrolündeki bölgelerden yerinden edilenlerin yanı sıra, birçok Suriyeli, Esad’ın acımasız askeri saldırılarından ve kötü yaşam koşullarından kaçmak için rejim kontrolündeki topraklardan gönüllü olarak göç etmektedir. Zorlu koşullara rağmen, İdlib’teki yerinden edilmişlerin çoğu, barış ve güvenlik yeniden sağlanırsa evlerine dönme arzusunu ifade etmektedir. ReliefWeb’den gelen bir raporda, birçok IDP’nin evlerinde durum istikrar kazansa birkaç gün içinde geri dönecekleri belirtilmiştir. Ancak devam eden şiddet ve Esad rejiminin kendi topraklarındaki kontrolü, birçok kişinin geri dönüş yolculuğunu engellemektedir.