Esad rejiminin kara harekâtlarındaki öncü gücü olarak bilinen 25. Özel Görevler Tümeni (eski adıyla Kaplan Gücü), son dönemde Devrimci Güçlerin Saldırıyı Caydırma harekatı çerçevesinde hızla ilerleyen operasyonları ile zor anlar yaşıyor. Rejimin en güçlü askeri birimlerinden biri olan ve Rusya ile yakın bağlara sahip olan 25. Tümen, şimdi iyi organize olmuş ve taktiksel açıdan üstün bir düşmanla karşı karşıya.
Kaplan Gücünden 25. Tümene
Rusya ile olan yakın ilişkileri ve tartışmalı taktikleriyle bilinen 25. Tümen, Esad rejiminin iktidarını koruma stratejisinde merkezi bir rol oynuyor. 2013 yılında Hava Kuvvetleri İstihbaratı ile iş birliği yapmak üzere kurulan Kaplan Güçleri, savaş alanındaki etkinlikleriyle tanınmıştı. Ancak Halep, İdlib ve Hama’da devrimci güçlerin hızlı ilerleyişine karşı verdiği tepki, beklenenden zayıf kaldı.
2019 yılında “25. Özel Görevler Tümeni” olarak yeniden yapılandırılan birim, rejim ordusunun hiyerarşisinde resmen yerini aldı. Diğer tümenlere göre daha küçük bir yapıya sahip olması, kritik cepheler arasında hızla hareket etmesine olanak tanıyor ve bu da onu büyük çatışmalarda vazgeçilmez kılıyor.

Birimin lideri, “Kaplan” lakabıyla tanınan Tuğgeneral Suheyl el-Hasan. Ceble doğumlu ve Alevi kökenli olan el-Hasan, Hava Kuvvetleri İstihbaratı’ndaki kariyerinde özellikle karşı isyan operasyonlarında uzmanlaştı. Sahadaki komuta yeteneği ve Rusya ile olan ilişkileri sayesinde “Rusya’nın adamı” olarak anılıyor. Liderliğinde, 25. Tümen rejimin saldırı operasyonlarında güvenilir bir güç haline geldi.
Tümenin üst kademelerinde ise Halep ve İdlib’deki sevkiyatlardan sorumlu Tümgeneral Salih Abdullah gibi isimler yer alıyor. Ayrıca Taha Taarruz Tugayı lideri Ali Taha ve Yedi Güçler biriminin komutanı Ali Şahin gibi saha liderleri, tümenin operasyonel esnekliğine katkı sağlıyor.
Putin’in Vekil Gücü
Rusya’nın desteği, 25. Tümen’in etkinliğinin temel taşını oluşturuyor. Moskova, hava ve lojistik destek sağlayarak tümenin saldırı kapasitesini artırıyor. Rus danışmanlar ve eğitmenler, Suheyl el-Hasan’la yakın çalışarak tümeni rejimin en donanımlı ve eğitimli birimlerinden biri haline getirdi. Rus subaylar, tümenin operasyonlarında sık sık hava desteği ve taktik yönlendirme sağlıyor.
Tümenin “terörle mücadele birimi” olarak yeniden adlandırılması, Moskova’nın uluslararası alanda bu birimi geçmişte işlediği savaş suçlarından uzaklaştırma çabasıyla ilişkilendiriliyor. Bu söylem, Rusya’nın Suriye’deki stratejik etkisini devam ettirme amacına da hizmet ediyor.

25. Tümen, düzenli askeri personelin yanı sıra Taha Taarruz Tugayı ve el-Haydar Alayı gibi gönüllü paramiliter birlikleri de bünyesinde barındırıyor. Bu birimler, özellikle şehir savaşlarında ve kuşatma operasyonlarında aktif rol oynuyor. 2016 yılında Halep’te gerçekleştirilen ve ağır sivil kayıplara yol açan operasyonda önemli bir rol oynamışlardı. İdlib ve Hama’daki operasyonlarda ise Rus hava saldırıları sıklıkla tümeni destekliyor.
Kendi Başına Kalan Bir Güç
Rusya ile olan yakın bağlar, 25. Tümen’in operasyonel başarısının temelini oluşturuyordu. Ancak Moskova’nın Ukrayna’ya yoğunlaşması, Suriye’ye yönelik askeri desteğin azalmasına neden oldu. Rusya’nın sınırlı müdahalesi, tümeni daha savunmasız bir hale getirdi. Devrimci güçlerin modern taktikleri ve hızlı ilerleyişi, Rus hava desteğinin eksikliğinden faydalanarak tümeni kendi kapasitesine bağımlı bıraktı.
Analistler, 25. Tümen’in şu an geri çekilme halinde olmasına rağmen toparlanması durumunda devrimci güçlere karşı ciddi bir tehdit oluşturabileceği konusunda uyarıyor. Özellikle Rusya’nın daha doğrudan bir askeri müdahaleye karar vermesi halinde, durumun değişebileceği belirtiliyor. Yaralı bir kaplanın genellikle en tehlikeli olduğu söylenir.
Kanlı Bir Miras
Tümenin esnek yapısı, bağımsız milisleri de içeriyor. Bu durum, birimin savaş suçları, katliamlar ve yargısız infazlar gibi suçlamalarla karşı karşıya kalmasına neden oldu. Doğu Guta kuşatmasında, sivillere karşı kimyasal silah kullanıldığı bildirilen saldırılara dahil olduğu iddia ediliyor. Ayrıca insan hakları grupları, tümen üyelerinin İdlib gibi bölgelerde terk edilmiş evleri yağmaladığına dair raporlar yayınladı.
Bu suçlamalar, uluslararası yaptırımları da beraberinde getirdi. 2017 yılında ABD Hazine Bakanlığı, Suheyl el-Hasan ve diğer Suriyeli yetkililere kimyasal saldırılardaki rolleri nedeniyle yaptırım uyguladı. Avrupa Birliği de tümenin kilit isimlerine benzer yaptırımlar getirdi.
Yaralı Kaplan
Devrimci güçler, 25. Tümen’in zayıflıklarını hedef alarak Hama’daki zırhlı araçlar okulunda bulunan karargahlarını ele geçirdi. Tümen lideri Suheyl el-Hasan’ın ofisini de barındıran bu tesisin kaybı, tümenin operasyonel kapasitesine büyük bir darbe vurdu.

Devrimci güçlerin Komutanlarından Yarbay Hasan Abdulgani, tümen üyelerine seslenerek şunları söyledi:
“25. Tümen’in subay ve askerlerine sesleniyorum: Sizden öncekilerden ders alın. Zaman tükeniyor ve bu sizin için son fırsat. Şimdi taraf değiştirin ve kendinizi kurtarın ya da aynı kaçınılmaz sonla yüzleşin. Seçim sizin, sonuçlar ise kesin.”
Abdulgani, Hama’nın doğusundaki Maarashahour kasabasında tümen üyelerinden üç askerin esir alındığını da doğruladı.
25. Tümen, modern devrimci taktiklerle karşı karşıya kalarak zorlu bir sınavdan geçiyor. Devrimci güçler, gece baskınları, silahlı insansız hava araçları ve çok yönlü ilerlemeler gibi yöntemlerle tümeni alışılmadık bir savaş ortamına çekmiş durumda.
Savaşın Dönüm Noktası
25. Tümen’in yaşadığı son kayıplar, Suriye’deki çatışmanın daha geniş bir değişime işaret ediyor. Devrimci güçler, yüksek seviyede organizasyon ve taktiksel yeterlilik göstererek rejimin en korkulan askeri birimlerinden birine meydan okuyabileceklerini kanıtladı. Ancak tümen hâlâ ciddi bir güç olarak varlığını sürdürüyor ve toparlanma kapasitesi, gelecekteki çatışmaların sonucunu belirleyebilir.
Devrimci güçler ise teyakkuzda kalmaya devam ediyor. Abdulgani, “Ele geçirdiğimiz tüm mevziler kontrolümüz altında kalmaya devam ediyor ve Saldırıyı Caydırma operasyonu çerçevesinde ilerleyiş sürüyor” diyerek rejimin toprak kazanımlarıyla ilgili iddialarını yalanladı.
Önümüzdeki günler, 25. Tümen’in yeniden toparlanıp toparlanamayacağını ya da devrimci hareket karşısında çaresiz bir kaplan olarak kalıp kalmayacağını gösterecek.