
Beşar Esad yönetiminin dramatik şekilde sona ermesi, küresel güçler arasında diplomatik hareketliliği hızlandırdı. Her bir ülke, hem kendi çıkarlarını koruyarak hem de Suriye’nin geçiş sürecine etkide bulunarak bölgedeki nüfuzunu artırmaya çalışıyor. Birlik çağrılarından yeni liderliklerle temkinli işbirliklerine kadar uluslararası aktörler, özgürleşen Suriye’nin geleceğini şekillendirme konusunda önemli bir rol oynuyor.
ABD, daha önce Suriye ihtilafından uzak bir politika izlerken şimdi tutumunu yeniden gözden geçiriyor. Üst düzey yetkililer, Esad’ı deviren devrimci güçlerle, aralarında tartışmalı bir grup olan ve ABD dahil pek çok ülke tarafından terör örgütü olarak tanımlanan Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) ile iletişim yollarını değerlendiriyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, “Tüm ilgili taraflarla doğrudan veya dolaylı iletişim kurma yeteneğine sahibiz” diyerek bu durumu doğruladı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da dahil olmak üzere bölgesel liderlerle koordinasyon toplantıları gerçekleştirdi. Biden yönetimi, şu anda terörist olarak tanımlanan ve savaş dönemindeki adıyla tanınan HTŞ lideri Ahmet Şeraa’yı (eski adıyla Ebu Muhammed El-Cevlani) Suriye’nin geçiş yönetimine olası bir dahil etme seçeneğini değerlendiriyor.
Suudi Arabistan, bu kritik dönemde Suriye halkına destek açıklaması yaptı. Suudi Dışişleri Bakanlığı, Suriye’nin birliğinin ve istikrarının korunması gerektiğini vurgulayan bir bildiri yayınladı. Ayrıca, ülkenin on yıldan fazla süredir karşı karşıya olduğu zorlukların ele alınmasının önemine dikkat çekti. Bildiride, “Krallık, Suriye halkının onur, güvenlik ve refah içinde yaşayarak Suriye’nin Arap ve İslam dünyasındaki hak ettiği yere yeniden kavuşmasını temenni etmektedir” denildi.
Esad’ın uzun süredir müttefiki olan Rusya, şu anda eski lider ve ailesini “insani mülteci” statüsüyle Moskova’da ağırlıyor. Ancak Suriye’de yeni siyasi düzenin ortaya çıkmasıyla Moskova’nın etkisi azalmış durumda. Bir Rus milletvekili, Rus askeri üslerinin güvenliğinin devam ettiğini belirtti ve ülkenin bölgede etkisini sürdürme niyetini vurguladı.
Rusya, Şam’daki büyükelçilikte Baas rejiminin eski bayrağını devrimci güçlerin taşıdığı bayrakla değiştirdi. Rusya’nın BM Büyükelçisi Vasiliy Nebenzia, ülkenin toprak bütünlüğünün korunması çağrısında bulunurken, gelişmeleri yakından izlemeye devam edeceklerini ifade etti.
Bir diğer Esad müttefiki olan İran ise Suriye’nin yeni liderliğiyle düşmanlıktan kaçınmak için dikkatli bir politika izliyor. İranlı yetkililer, “diyaloğun” önemini vurguladı ve “muhalif liderleriyle” iletişim kanalları kurduklarını duyurdu. Tahran, ayrıca BM Güvenlik Konseyi’ni Suriye’deki diplomatik tesislerine yönelik saldırıları kınamaya çağırdı.
Esad sonrası dönemde Suriye’ye yönelik saldırılarını artıran İsrail, Hizbullah’ın yeniden silahlanmasını engellemek ve potansiyel tehditleri etkisiz hale getirmek için çalışmalarını sürdürüyor. İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen, İsrail güçlerinin Suriye’deki konuşlanmasının “sınırlı ve geçici” olduğunu belirtti ancak ülkesinin kuzey sınırlarını güvence altına alma taahhüdünü yineledi.
Fransa ise diplomatik angajmanlarını güçlendirme niyetinde. Fransız hükümetinin Suriye özel temsilcisinin önümüzdeki günlerde Şam’ı ziyaret etmesi planlanıyor. Fransız yetkililer, bu durumu “tarihi bir an” olarak tanımlarken, aşırılık yanlısı grupların yarattığı zorlukları da kabul ediyor.
Suriye, Esad sonrası geçiş sürecini yönetirken, uluslararası aktörler ülkenin geleceğine yön verme stratejilerini uyumlu hale getiriyor. Muhalefet güçleriyle işbirliği ve istikrarın sağlanmasına yönelik çabalar devam ederken, rekabet halindeki çıkarlar, kalıcı barışın sağlanması ve ülkenin yeniden inşası hedeflerini karmaşıklaştırıyor.