
Son birkaç gündür Suriye’nin kıyı bölgelerinde, eski askeri ve istihbarat görevlilerinden oluşan Esed rejimi kalıntıları, güvenlik güçlerine, hükümet binalarına ve sivillere yönelik koordineli bir saldırı başlattı. Şiddet, yüzlerce kişinin ölümüne yol açarken, bir dizi insan hakları ihlali ve savaş suçu ile damgasını vurdu.
Esed’e Bağlı Çeteler Kaos ve Mezhepçilik Yaydı
Lazkiye, Tartus ve Hama’daki hükümet güçlerine yönelik saldırılar, eski rejim yanlıları tarafından, yabancı ajanlarla bağlantılı olduğu bildirilen gruplar tarafından gerçekleştirildi. Politik analistler ve güvenlik kaynaklarına göre, bu saldırıların amacı, yeni hükümeti istikrarsızlaştırmak ve mezhebi bölünmeleri körüklemekti. İlk pusu saldırılarında 200’den fazla hükümet güvenlik personeli hayatını kaybetmiş, 20’den fazla sivil de ölmüştür.
Politik araştırmacı Bassam Süleyman, saldırıların planlı olduğunu belirterek, The New Arab’a yaptığı açıklamada, saldırganların özellikle güvenlik personelini hedef aldığını ve sivillere karşı da vahşetler işlediğini söyledi: “Rejim kalıntılarından oluşan gruplar, ülke içinde mezhepçiliği körüklemek amacıyla polis memurlarına ve bazı sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi.”
Yaygın İhlaller ve Savaş Suçları
Suriye hükümet güçlerinin, kontrolü yeniden sağlamak için başlattığı büyük çaplı askeri operasyon, daha fazla sivilin hayatını kaybetmesine neden oldu. SNHR(Suriye İnsan Hakları Agı), Lazkiye ve Tartus’ta en az 125 sivilin infaz edildiğini belgeledi. İnsan hakları kuruluşlarının incelediği video görüntüleri, silahsız sivillerin evlerinde infaz edilmesini gösteriyor, ancak bazı kayıtların doğruluğu hâlâ sorgulanıyor.
Güvenlik kaynakları, karşı saldırılar ve sivillere yönelik saldırıların gerçekleştiğini kabul etti ve olaylarla ilgili soruşturmaların devam ettiğini bildirdi. Güvenlik güçleri, 200’den fazla çalınan araç ve ev eşyasını geri aldı. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Şara, ihlalleri kınayarak soruşturmalar ve hesap verebilirlik vaadinde bulundu. “Kimseye hukuka aykırı davranma izni verilmeyecek,” dedi ve cuma günü yaptığı bir video konuşmasında, daha fazla tırmanmayı önlemek için uyarılarda bulundu.
Hükümetin Sert Müdahalesi ve Adalet Çağrıları
Krizi kontrol altına almak amacıyla, Suriye Savunma Bakanlığı, Genel Güvenlik ile koordineli olarak etkilenen bölgelerde yol kapatmaları uyguladı ve insan hakları ihlalleriyle ilgili bir acil durum komitesi oluşturdu. Yetkililer, tutuklamaların yapıldığını iddia etse de, haklar grupları daha fazla hesap verebilirlik çağrısında bulunuyor.
SNHR’nin yöneticisi Fadel Abdulghani, hükümet güçlerinin ihlallerinin sistematik bir politika olmadığını belirtirken, suçluların cezalandırılmamasının daha fazla mezhepçi çatışmaya yol açabileceğini vurguladı. “Hesap verebilirlik eksikliği, şiddetin ve karşılıklı intikamın tırmanmasına yol açacaktır,” diyerek yetkililere savaş suçlularını hesap vermeye çağırdı.
Hukuk uzmanları, vahşetleri araştıracak bağımsız bir yargı komitesinin kurulmasını talep etti. Politik araştırmacı Muhammed Sabra, devletin sorumlulara karşı kesin adımlar atması gerektiğini savundu. Hükümet kaynakları, L24’e yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanlığının olayları araştırmak ve adaleti sağlamak için bir yargı komitesinin atandığını, ayrıca kıyı bölgesinden yerel halkın da içinde yer aldığı bir topluluk komitesinin, sosyal uyumu yeniden sağlamak ve güveni inşa etmek amacıyla oluşturulacağını bildirdi.
Kırılgan Bir Sükunet ve Süregelen Gerilimler
Resmi kınamalar ve tutuklamalara rağmen, gerilimler yüksek kalmaya devam ediyor. Suriye gazetecisi Saba Madwar, dezenformasyona karşı uyararak, insan hakları ihlallerinin kınanması gerektiğini, ancak abartılı ya da doğrulanmamış raporların durumu daha da istikrarsızlaştırabileceğini vurguladı: “Suriye’deki durum çok tehlikeli ve bugün söylenen her kelime, yarın defalarca hesap sorulacaktır,” dedi.
Suriye hükümeti düzeni yeniden sağlama çabalarını sürdürürken, zorluk, yalnızca eski rejim kalıntılarını yenmekle kalmayıp, aynı zamanda daha fazla intikam, şiddet ve mezhepçi ayrılıklardan kaçınmaktır. Önümüzdeki haftalar, adalet ve istikrarın savaşla harabe olmuş kıyı bölgelerinde hakim olup olamayacağını belirlemek açısından kritik olacaktır.