
Kuzeydoğu Suriye’deki Özerk Yönetim’in İç Güvenlik Güçleri olarak bilinen Asayiş, 5 Eylül’de Haseke vilayetindeki El-Hol kampında yeni bir kampanya başlattı. Güç tarafından “insani ve güvenlik” olarak tanımlanan operasyon, IŞİD’in etkisini azaltmayı, iddia edilen ağları dağıtmayı ve insani yardım çalışanlarını korumayı amaçlıyor.
Asayiş, son aylarda kamptaki yardım çalışanları ve tesislerini hedef alan 30 saldırı bildirildiğini açıkladı. Uluslararası Af Örgütü’nün tahminlerine göre kampta 46.500 Suriyeli, Iraklı ve diğer uyruklardan kişiler bulunuyor. Güç, yaptığı açıklamada IŞİD bağlantılı kadınların çocukları etkilemeye devam ettiğini ve yeni bir “hilafet yavruları” nesli yetiştirmeye çalıştıklarını belirtti.
Operasyon başlamadan iki gün önce Asayiş, 56 IŞİD ailesinin bir kamyonla toplu kaçış girişiminin engellendiğini duyurdu. Ancak insani yardım çalışanları yerel basına, baskın sırasında çadır ve eşyaların tahrip edildiğini ve söz konusu “kaçış girişiminin” güvenlik kampanyasını haklı çıkarmak için uydurulduğunu söyledi.
Daha Geniş Baskılar
El-Hol’un ötesinde, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) gözaltıları Haseke kentine yaydı. Yerel aktivistler 50’den fazla sakinin tutuklandığını bildirdi. Gözaltına alınanlar arasında yönetim eleştirmenleri ve yurtdışındaki muhalif figürlerin yakınları da vardı. Daha sonra gruba ait fotoğraflar “IŞİD şüphelileri” olarak etiketlenerek yayımlandı, ancak birkaç kişi herhangi bir suçlama olmaksızın serbest bırakıldı.
Eski bir SDG üyesi, bu tür operasyonların çoğu zaman grubun üzerindeki “siyasi baskıyı hafifletmeye” hizmet ettiğini öne sürdü. “Türk askeri baskısı arttığında veya Şam ile görüşmeler çıkmaza girdiğinde IŞİD tehdidini gündeme getiriyorlar” dedi.
Hükümet Cephe Hatlarında Çatışmalar
4 Eylül’de Rakka vilayetinin Madan ilçesinde SDG savaşçıları ile Suriye ordusu birlikleri yaklaşık 30 dakika boyunca karşılıklı ateş açtı. Koalisyon uçakları bölge üzerinde uçtu ancak müdahale etmedi. Can kaybı yaşanmadı, ancak olay sivillerin tırmanma korkularını artırdı.
Bu arada Anadolu Ajansı, SDG’nin Türk sınırı ve Suriye hükümeti temas hatları boyunca tünel ağlarını genişlettiğini ve üç askeri tesis inşa ettiğini bildirdi. Bunlar arasında topçu, insansız hava araçları ve mayınlı geçitler yer alıyor. Uzmanlar, Rakka’daki geniş yeraltı ağlarının altyapıyı istikrarsızlaştırabileceği ve halkı tehlikeye atabileceği uyarısında bulunuyor.
Şam ve Ankara’dan Tepkiler
Suriye hükümeti, SDG’yi 10 Mart’ta imzalanan ve Suriye ordusuna entegrasyonu öngören anlaşmayı uygulamaya zorlamaya devam ediyor. Görüşmeler çıkmaza girmiş durumda; Şam, yönetimin paralel kurumları feshetmesini şart koşuyor.
Türkiye daha sert uyarılar dile getiriyor. Savunma yetkilileri 2 Eylül’de SDG’nin silahsızlanmayı reddetmesinin Suriye’nin birliğini ve Türkiye’nin güvenliğini tehdit ettiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’nın “Suriye’yi yalnız bırakmayacağını” yineledi ve Kürt halkını “kardeşlerimiz” olarak nitelendirerek onları kaos çıkarmakla suçladığı silahlı fraksiyonlardan ayırdı.
Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli 3 Eylül’de, SDG’nin anlaşmaya uymamasının “Ankara ve Şam’ın ortak askeri müdahalesini kaçınılmaz kılabileceğini” söyledi. Ayrıca grubu Türkiye’nin ve müttefiklerinin — ABD ve AB dahil — terör örgütü olarak kabul ettiği PKK ile ilişkilendirdi.
Güvenlik baskınları, tutuklamalar ve sınırdaki tahkimatlar döngüsü, gözlemciler arasında SDG’nin güce dayanma stratejisinin uzun vadeli kontrol sağlamak yerine istikrarsızlığı derinleştirebileceği yönünde soruları gündeme getirdi.