
Türkiye ve Suriye, artan bölgesel baskılara rağmen, Ağustos ayında imzalanan bir dizi askeri eğitim ve güvenlik anlaşmasıyla iş birliğinde yeni bir aşamaya giriyor. Türkiye Milli Savunma Bakanlığı, Suriyeli askerlerin Türk üslerinde eğitim görmeye başladığını doğrularken, Türk güçleri eş zamanlı olarak Suriye’nin kuzeyindeki uzun süredir kontrol ettiği noktalardan çekildi.
Türkiye gazetesi Yeni Şafak’a göre, eğitim programı komando ve piyade becerilerini içerecek ve zamanla 20.000 asker ve polis memuruna kadar genişletilecek. Girişim, Türkiye’nin Somali ve Libya’da yürüttüğü benzer projelerden esinlenerek Suriye içinde bir askeri akademi kurulmasını da kapsıyor. Milli Savunma Bakanlığı sözcüsü Tuğamiral Zeki Aktürk, anlaşmanın “Suriye’nin terörle mücadelesine ve savunma ile güvenlik kabiliyetlerini güçlendirmesine destek olmayı amaçladığını” söyledi.
Halep ve Ötesinde Sahadaki Değişim
Middle East Eye’ın haberine göre, Türk güvenlik birimleri Halep kırsalındaki mevzilerden yaklaşık sekiz yılın ardından çekilmeye başladı ve kontrolü Suriye Savunma Bakanlığı’na bağlı güçlere devretti. Azaz ve Cerablus gibi kasabalardaki üsler Suriye makamlarına teslim edilirken, Türk teçhizat ve personeli Türkiye içindeki yakın vilayetlere kaydırıldı.
Bu yeniden yapılanma, 13 Ağustos’ta Ankara’da Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler ile Suriyeli mevkidaşı Mahraf Ebu Kasra arasında gerçekleşen görüşmenin ardından geldi. İki taraf, ortak eğitim, teknik yardım ve silah sistemlerinin sağlanması konusunda bir mutabakat zaptı imzaladı. Anlaşma ayrıca terörle mücadele, mayın temizleme, siber savunma ve barışı koruma operasyonları için özel programlarda personel değişimini de içeriyor.
Bölgesel Gerginlikler Ortaklığı Zorlaştırıyor
Askeri iş birliği, Suriye’de artan istikrarsızlığın ortasında gerçekleşiyor. Foreign Policy’nin son raporunda Ankara’nın pozisyonu, “stratejik bir mayın tarlası” olarak tanımlandı; ABD’nin tereddütleri, Rusya’nın tutarsızlığı ve İsrail’in Suriye’nin güneyindeki genişlemesi arasında sıkışmış durumda. Suveyda’daki şiddet, Suriye hükümetinin kırılganlığını gözler önüne serdi ve Ankara’da PKK bağlantılı grupların İsrail’in koruması altında özerklik için daha fazla bastırabileceği endişelerini artırdı.
Türkiye’nin kaygıları, geçen yıl Beşar Esed’in devrilmesinden bu yana İsrail’in genişleyen askeri varlığıyla daha da arttı. Ankara, İsrail’in İran’a baskısını memnuniyetle karşılasa da, son İsrail saldırılarını, Kürt güçlerinin yeni devlet yapısına entegre edilmesini baltalayan hamleler olarak görüyor. Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 12 Eylül’de Roma’da yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) “Suriye için değil, Türkiye ile savaşmak için Suriye’de bulunduğunu” vurgulayarak Ankara’nın PKK öncülüğündeki özerklik hareketlerine karşı süregelen itirazını yineledi.
Kırılgan Bir İttifaka Doğru
İsrail ile olası bir çatışma tehdidi gibi zorluklara rağmen, iki hükümet ortaklıklarını istikrara doğru bir adım olarak sunuyor. Türkiye Milli Savunma Bakanlığı, Ağustos ayında imzalanan anlaşmaları uzun vadeli koordinasyonun temeli olarak nitelendirdi. Suriyeli yetkililer ise iş birliğinin askeri kurumlarını güçlendirdiğini ve ülkenin toprak bütünlüğünü koruduğunu vurguladı.
Bu ortaklığın İsrail, Rusya ve ABD’den gelen dış baskılara dayanıp dayanamayacağı belirsizliğini koruyor. Şimdilik eğitim programları ve birlik çekilmeleri görünür bir yeniden hizalanmayı işaret ediyor; Ankara ve Şam kendilerini çalkantılı bir bölgesel ortamda isteksiz ama pragmatik ortaklar olarak konumlandırıyor.