
Suriye devriminin kuzey Suriye’deki geniş çaplı toprak kazanımları, bölgesel güçler olan İran ve Irak’ı devam eden çatışmada kendi rollerini yeniden gözden geçirmeye zorluyor. Esad güçlerinin mevzi kaybetmesi ve toparlanma mücadelesi vermesiyle, İran ve müttefikleri etkilerini sürdürmekte zorluklarla karşılaşırken, Irak ise resmi yalanlamalara rağmen doğrudan müdahale ihtimalini değerlendiriyor.
İran, Halep ve İdlib’deki Cebel Azzan ve daha önce İran Devrim Muhafızları’nın kontrol ettiği savunma fabrikaları gibi önemli kalelerin ele geçirildiği “Saldırganlığı Caydırma” kampanyasına temkinli bir şekilde yanıt veriyor. Tahran’ın doğrudan askeri destek sağlama kapasitesi sınırlı kalırken, İranlı yetkililerin, Rusya’yı da içeren ve İran’ın Suriye’deki etkisini sınırlamayı hedefleyen belirsiz uluslararası anlaşmalardan endişe duyduğu bildiriliyor.
Kaynaklara göre, İran lojistik zorluklar ve askeri kayıplar nedeniyle kuzey Suriye’ye kendi güçlerini göndermekte isteksiz. İran’ın Suriye’deki uzun süredir müttefiki olan Hizbullah, İsrail ile yaşanan son çatışmaların ardından toparlanmaya odaklandığından, takviye göndermeye yanaşmıyor. Bölgesel yetkililere göre, Hizbullah kuzey Suriye’den önemli liderlerini çekti , bu çatışma aşamasında Tahran’ın müdahale çağrılarına direniyor.
Bu boşlukları doldurmak için İran, Irak’taki mezhepçi milislere yönelerek Harakat el-Nuceba ve Bedir Örgütü gibi grupları harekete geçirmeye çalıştı. Irak ve Suriye kaynaklarına göre, bu milisler, tespit edilmemek için küçük gruplar halinde Suriye’ye savaşçı gönderiyor. Ancak bazı grupların isteksizliği ve ABD ile İsrail’in uyarıları, bu sevkiyatların ölçeğini sınırladı.
Iraklı liderler Suriye’ye müdahaleyi kamuoyunda reddetse de, raporlar aksi yönde işaret ediyor. Irak güvenlik kaynakları ve bölgesel medya, geçtiğimiz hafta yüzlerce İran destekli Iraklı savaşçının Halep ve İdlib’deki Esad güçlerini desteklemek için Suriye’ye geçtiğini doğruluyor. Bu gruplar, koalisyon güçleri tarafından tespit edilmemek için gayriresmi sınır geçişlerini ve toprak yollarını kullanıyor.
Halk Seferberlik Güçleri’nin (HSG) resmi yalanlamalarına rağmen, Irak retoriği giderek doğrudan müdahaleye yönelimi yansıtıyor. Askeri sözcü Yahya Resul, kuzey Suriye’yi “terör örgütlerinin sığınağı” olarak nitelendirerek, Irak ulusal güvenliğine yönelik tehditleri sınır ötesinde bile vuracaklarını belirtti. Bu açıklamalar, İran yanlısı Koordinasyon koalisyonundan gelen ve Suriye’deki durumu “terörist işgal” olarak tanımlayan eylem çağrılarıyla aynı zamana denk geldi.
Bu arada, Irak’taki Sünni liderler, özellikle Hamis el-Hancar, ihtiyat çağrısında bulunarak hükümeti, Suriye devrimci güçleri ile Esad rejimi arasında bölgesel diyalogu kolaylaştırmaya çağırdı. Bu duruş, İran’ın talebiyle Suriye’nin çatışmasına daha fazla karışmaktan kaçınılması yönündeki daha geniş iç endişeleri yansıtıyor.
Doğu Suriye’deki gelişmeler, İran ve Irak’ın stratejilerini daha da karmaşıklaştırdı. ABD’nin son hava saldırıları, kuzeydeki pozisyonları güçlendirmeye çalışan Iraklı ve Afgan savaşçıları içeren İran destekli bir milis konvoyunu hedef aldı. Saldırılar, konvoyun büyük kısmını yok ederek Tahran’ın vekillerinin karşılaştığı riskleri ortaya koydu. Bu saldırılar, İran yanlısı milislerin Deyrizor’daki ABD bağlantılı pozisyonlara yaptığı roket saldırılarını izledi.
Bu gelişmeler arasında, Tahran’ın, Suriye’de savaş suçları işlemekle suçlanan Afgan Fatimiyyun savaşçıları ve Iraklı mezhepçi milislere olan bağımlılığı, devam eden devrimci güçlerin ilerlemelerine yanıt verme kapasitesinin sınırlı olduğunu gösteriyor. Irak siyasi ve askeri çevreleri bölünmüş durumda; bazıları Esad’ı desteklemek için müdahaleyi savunurken, diğerleri daha derin bir karmaşadan kaçınma uyarısında bulunuyor.
Suriye’deki değişen dinamikler, hem İran hem de Irak’ı hassas bir konuma itiyor. Tahran’ın azalan askeri varlığı ve Iraklı milislere olan bağımlılığı, stratejide bir değişimi işaret ediyor, ancak bu yaklaşımın etkinliği belirsiz. Aynı zamanda, Irak’ın resmi olarak müdahaleyi reddederken grupların sınırı geçmesine izin vermesi, Bağdat’ı İran adına bir çatışmaya daha fazla bulaştırma riski taşıyor. Suriye’deki çatışma şiddetlenirken, hem İran hem de Irak, etkileri ve güvenlikleri açısından artan zorluklarla karşı karşıya ve bu durum, daha fazla bölgesel istikrarsızlık olasılığını gündeme getiriyor.