
Almanya’daki Frankfurt Eyalet Mahkemesi, 16 Haziran Pazartesi günü Suriyeli doktor Ala Musa’yı cinayet ve işkence suçlarından ömür boyu hapse mahkûm etti. Bu karar, Aralık 2024’te Esed rejiminin çöküşünden bu yana sistematik insan hakları ihlalleriyle ilgili verilen ilk mahkûmiyet kararı oldu.
Yaklaşık üç yıl süren davada 50’den fazla tanığın ifadesi dinlendi; bunlar arasında mağdurlar ve hukuk uzmanları da yer aldı. Mahkeme, Musa’nın 2011–2012 yıllarında Humus ve Şam’daki askerî hastaneler ile istihbarat merkezlerinde insanlığa karşı suç işlediğine hükmetti. Musa, Mezze 601 Hastanesi ve Askerî Hastane 608 gibi kötü şöhretli kurumlarda görev yaptı ve burada en az iki tutukluyu öldürdü, çok sayıda kişiye işkence etti.
Bu mahkûmiyet, Almanya’da daha önce Esed rejiminin eski yetkililerinden Enver Raslan’a karşı açılan dava gibi benzer davaların ardından geldi. Ancak Musa’nın bir doktor olarak suça karışması, mesleğinin iyileştirici niteliğiyle çeliştiği için kamuoyunda özellikle yankı uyandırdı.
“Bu karar tarihi bir dönüm noktasıdır” diyen Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR) Direktörü Fadıl Abdulgani, “Hiçbir meslek mensubu, suça ortak olduğunda hesap vermekten muaf değildir” ifadelerini kullandı.
Uluslararası Yasal Mekanizmalar Tehlikede
Bu dava, BM destekli kuruluşların kapsamlı belgeleme çalışmaları sayesinde mümkün oldu. Ancak karar, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin 60 milyon dolarlık bir bütçe açığıyla karşı karşıya olduğu ve benzer soruşturmaların geleceğinin tehdit altında olduğu bir dönemde geldi.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Cenevre’de düzenlenen 56. İnsan Hakları Konseyi oturumunda yaptığı açıklamada, “Ofisimdeki ve genel insan hakları sistemindeki bütçe kesintileri, diktatörlük rejimlerine cesaret veriyor” dedi. Türk, bu kesintilerin Suriye gibi çatışma bölgelerinde hesap verebilirliği zayıflattığını vurguladı.
BM Suriye Uluslararası Bağımsız Soruşturma Komisyonu ise Alman mahkemesinin kararını memnuniyetle karşıladı ve “uluslararası mekanizmaların tıkandığı noktalarda ulusal mahkemelerin oynadığı yaşamsal rolün kanıtı” olarak niteledi. Avrupa Birliği de kararı övdü. AB’nin Suriye Maslahatgüzarı Michael Ohnmacht, kararın “faillerin hesap vermesi yönünde önemli bir adım” olduğunu ve “geçiş dönemi adaleti olmadan Suriye’de bir gelecek olmayacağını” belirtti.
Suriye’de Adaletin İnşası
Hak savunucuları, Musa davasının daha geniş kapsamlı reformlar için temel teşkil etmesi gerektiğini vurguladı. SNHR’den Abdulgani, Suriye geçici yönetimini savaş suçlarını kapsayan bir iç hukuk reformu yapmaya, özel bir mahkeme kurmaya ve Roma Statüsü’nü imzalamaya çağırdı.
Ayrıca sivil toplumun adalet sürecine daha fazla dahil edilmesi gerektiğini belirten Abdulgani, “Bu dava bir modeldir; detayları rejimin ihlallerini açığa çıkaran ve gelecekteki yargılamalara rehberlik eden ulusal bir arşivin parçası olmalıdır” dedi.
Avrupa Anayasal ve İnsan Hakları Merkezi’nden (ECCHR) hukuk uzmanı Patrick Kroker da benzer şekilde, bu mahkûmiyetin “faillere açık bir mesaj verdiğini” ve evrensel yargı ilkesinin ulusal sistemlerin yetersiz kaldığı durumlarda ne kadar etkili olduğunu gösterdiğini söyledi.