
SANA’nın aktardığına göre, bir hükümet kaynağı Haseke toplantısını “devam eden müzakere çabalarına bir darbe” olarak nitelendirdi ve bunun, “temsil tekeline” sahip olmak için “dış desteğe” dayanan gruplardan oluşan “kırılgan bir ittifak” olduğunu söyledi. Kaynak, SDG’yi Suriye’nin iç işlerini uluslararasılaştırmaya çalışmakla, yabancı müdahaleyi davet etmekle ve kuzeydoğu Suriye’nin sivil ve askeri yapılarının devlet kurumlarına entegrasyonuna aykırı öneriler sunmakla suçladı.
Siyasi anlaşmazlıkların ötesinde, insan hakları kuruluşları SDG’yi, başta kız çocukları olmak üzere reşit olmayanları askeri amaçla kaçırmak, sivilleri, siyasi muhalifleri ve hükümet güçlerini hedef almak ve tutuklamak gibi hak ihlallerine devam etmekle suçladı. Devlet yetkilileri bu uygulamaların uluslararası insancıl normlara aykırı olduğunu ve ihtilaflı bölgelerdeki kırılgan istikrarı tehdit ettiğini belirtiyor.
Hicrî’nin toplantıya katılımı, İsrail’e yönelik kamuoyu önünde yaptığı övgüler, Suveyda’daki huzursuzluklardaki rolü ve Suveyda’ya yabancı müdahale çağrıları nedeniyle özel bir tepki çekti. Suriye makamları ve bölgesel analistler, Hicrî’nin SDG ile hizalanmasını, ülke içi anlaşmazlıklara dış müdahalenin bir başka göstergesi olarak görüyor. Savaş suçları ve mezhepçi şiddetle suçlanan silahlı milislerle bağlantıları, SDG ile iş birliğinin mezhepsel gerilimleri körükleyebileceği endişelerini artırıyor.
Bölgesel ve Diplomatik Yansımalar
Resmi adı “Kuzeydoğu Suriye Bileşenlerinin Ortak Tutumu” olan Haseke konferansı, adem-i merkeziyetçi bir siyasi modeli, etnik ve dini toplulukların daha geniş katılımını ve demokratik bir anayasayı savundu. Ancak Şam yönetimi, bu tür yapısal kararların, referandumla onaylanacak ulusal bir anayasal süreçten çıkması gerektiğini, fraksiyonlar arası anlaşmalar veya “mevcut durum” dayatmalarıyla belirlenemeyeceğini vurguluyor.
Suriye Dışişleri Bakanlığı Amerikan İşleri Dairesi Direktörü Kuteybe İdlibî, SDG’nin mesajını çelişkili olarak nitelendirdi. X platformunda “Birlikten bahsedip bölünmeyi reddederken, mezhepsel ve etnik temelde konferanslar düzenlemek doğru değil” diye yazan İdlibî, etnik ve mezhepsel ayrılıkları derinleştirmek yerine bunları iyileştirecek adımlar atılması çağrısında bulundu.
Hükümetin Paris görüşmelerinden çekilmesi, özellikle Brüksel’in 10 Ağustos’ta ayrı bir Suriye bileşenleri toplantısına ev sahipliği yapmaya hazırlanmasıyla birlikte, uluslararası arabuluculuk çabalarının uygulanabilirliğine dair şüpheleri artırdı. Organizatörler Brüksel toplantısının bağlayıcı sonuçlar doğurmayacak bir hazırlık tartışması olduğunu savunsa da, Haseke etkinliğine yakın zamanlaması koordineli siyasi manevralar ihtimalini güçlendirdi.
Şam yönetimi, görüşmelerin Suriye içinde yapılması ve toprak bütünlüğü ile ulusal egemenlik ilkelerine uygun olması şartıyla tüm Suriyeli taraflarla görüşmeye hazır olduğunu sürdürüyor. Ancak şimdilik, Paris girişiminin çökmesi, hükümet ile SDG arasındaki uçurumun derinleştiğini ve tarafların doğrudan, samimi müzakerelere dönmemesi halinde bölgesel etkilerin daha da ağırlaşabileceğini gösteriyor.